Beksiad Dergisi Temmuz 2019 sayısında yayınlanan yazımdır.
İstanbul’dan gelen toptancıların Güllük mahallesinin ara sokaklarında, bodrum katlarında, kendilerine mal sağlayacak üretici aradıkları günler epey geride kaldı.
Dünyanın 1960’lı yıllarda yaşadığı “ürünün ve üretimin en kıymetli güç” olduğu dönem, ülkemize ancak 1990’lı yıllarda gelmiş, Bebe-Çocuk giyim sektörü, tekstilin pek çok branşı ve hatta diğer pek çok iş koluyla birlikte büyük genişleme yaşamıştı. Satış fiyatı belirlemek için maliyet fiyatını 3’le çarpmak, önden parasını ödemeyenin siparişini almamak, tahsilat riski olmadan sadece üretime odaklanmak o dönemin keyif verici, biraz da iç burkan hatıraları olarak kaldı.
Günümüzde, 90’lı hatta 2000’li yıllar boyunca devam eden bu “satış imkanlarının bolluğu” çağı, birçok başka sektörde önemli ölçüde son bulsa da, almış olduğu anne duası sayesinde, bebe-çocuk giyim sektöründe kısmen devam etmektedir. Tabi ki o yılların tadı ve hızı yoktur. Ama belirgin bir pazarlama başarısı göstermeden mal satabilme devri sürmektedir. Anne duası dışında, son 15 yıldır her yıl ortalama 1,3 milyon bebeğin dünyaya gelmesi, bu bereketli devrin sürmesindeki en büyük etkenlerden biri olarak görülebilir.
Birçok farklı sektörün değişim dinamiklerini takip etme imkanı bulmuş bir akademisyen ve yönetim danışmanı olarak söyleyebilirim ki, bebe-çocuk giyim sektörü diğer sektörlerin geçmiş yıllarda yaşadığı dönüşümü biraz gecikmeli olarak yaşamaktadır ve yaşamaya devam edecektir. Bu değişim sürecinin sebepleri şunlardır:
Bu yapısal konulara ilave olarak, yurtiçi pazarların daralması ile birlikte ticaretin daha zor olduğu bir dönem bizi beklemektedir. İnsanoğlu belli darlık dönemlerinde baş ettiği zorluklar kadar güçlüdür. Aynı durum ticari hayatımız için de geçerlidir. Daralan, şekil değiştiren ticari hacim, bizi yeniliklere, yeni coğrafyalara, yeni yöntemlere teşvik etmektedir.
2019 yılının ilk dört ayında Türkiye toplam ithalatının %19 gerilemesine rağmen, ihracatının %3 artması bu güncel arayışın birçok sektörde var olduğunu göstermektedir[1]. Aslında Türkiye, hazır giyim ve konfeksiyon sektöründe yıllar önce yaşanmaya başlanan yurtiçi pazarın daralması sorununa getirdiği çözüm ile yurtdışı pazarlara satış konusunda öğretici ve ilham verici deneyimler kazanmıştır. Bu yönüyle Türkiye hazır giyim ve konfeksiyon sektörü diğer sektörlere örnek ve dünyada çok önemli bir ihracatçı konumundadır. Bursa’nın da Türkiye içindeki güçlü üretici ve ihracatçı konumu tartışılmazdır: Ülkemiz 2018 yılında dünyaya 18 milyar Euro değerinde hazır giyim ürünü satmış, AB’nin en büyük üçüncü, dünyanın ise en büyük yedinci ihracatçısı haline gelmiştir[2]. Bursa’mız ise 2019 ilk dört aylık hazır giyim ihracatını %18 büyütmüştür[3]. Bebe-giyim sektörünün, -yeni bir anlayışla-, bu büyümeyi daha da ileri taşıması son derece olası bir durumdur. Sektörümüzün gelişim ideali olan aktörleri, bu bulanık dönemi vesile edip, yöntem, anlayış ve odaklanma açısından dönüşüm içine girmeli, stratejilerini değiştirerek yurtdışını çok daha ciddi ve öncelikli şekilde düşünmek ve buna yönelik eylemlerini öncelemek durumdadır.
İçinde bulunduğumuz fuar dönemi bunun için ilk fırsattır. Tanıştığımız her yeni müşteri adayına ehemmiyet gösterip ticaret imkanlarını olabilir son noktaya kadar takip edecek mekanizmalar geliştirmek gerekmektedir. BTSO tarafından tertip edilen yurtdışı B2B görüşmeler bu işin bir diğer adımıdır. Ancak yurtdışı yönelimin asıl gerçekleşmesi, akıl gözümüz yurtdışına döndüğü zaman olacaktır, bunun önemli göstergeleri şunlardır:
Bu uygulamaların şirket özelinde başarılabilmesi için gerekli yöntem bilgisi, BEKSİAD AKADEMİ tarafından gerektiğinde şirkete özel olarak sunulmaktadır. Ancak son maddede ifade ettiğim ORTAK PAZARLAMA GÜCÜ için bir model önerisinde bulunmak isterim:
gibi tüm enstrümanları kullanarak bu ürünlerin sunumunu yapar.
Toplam 40 atılımcı şirketimizin, farklı gruplar oluşturarak yurtdışında etkili 5 şirket oluşturduğunu düşünsenize!
Oturduğumuz yerde müşterinin gelmesini beklemektense, ticaret imkanları her neredeyse sektörümüzü oraya kadar geliştirmek, umutlanmak, en etkili antidepresan değil mi?
Unutmayın! Kaygının ilacı hareket halinde
olmaktır.
[1] Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu Dış Ticaret Verileri
[2] Kaynak: İTKİB Genel Sekreterliği
[3] Kaynak: Uludağ İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği